Ankara İçin

Thursday, December 18, 2008

"Aramadın beni Cenkçiğim. Üzülüyorum bak"

Efendim yer yine Beşiktaş. Sene 2006. Bir Nisan akşamı, iş görüşmesinden çıkmış, gelen ilk Sarıyer - Beşiktaş minibüsüne kendimi atmışım.

Minibüs tam eskiden Tansaş'ın olduğu yere dönmek üzere ışıklarda beklerken, şoförün hizasındaki tekli koltukta oturmakta olan şöyle kalantor bir abiye neden bilmem gözüm takılıyor. Sanırım ilginç birşeyler olacağını hissediyorum. Derken ağır abi arkadaşını arıyor:

Abi = (Hasan Mutlucan tonlaması ile) Cenkçiğim naaassın?
Arkadaş = .... (cevap veriyor)
Abi = Diyorum ki bu hafta buluşsak bi yerlerde, beraber olsak.
Arkadaş = .... (cevap veriyor)
Abi = Geçen hafta aradım seni Cenkçiğim. Geri dönmedin bana. Aramadın beni. Üzülüyorum bak.
Arkadaş = .... (muhtemelen bir bahane uyduruyor karşı taraf bu sırada)
Abi = Ehahaha tamam canım benim. Bak hafta sonu bizim bi arkadaşın doğumgünü var. Oraya gel istersen. Ordan çıkıp ortamlara akarız, takılırız, laflarız.
Arkadaş = .... (cevap veriyor)
Abi = Eh hadi o zaman görüşürüz canım, güzel güzel öpüyorum seni, süzüyorum. Bak mutlaka gel tamam mı?

Abi telefonu kapattı, minibüs hareket etti. Minibüs şoförü adama yan yan bakıp "Peh peh" dedi. Adam, minibüs karşı tarafa geçince indi. Benim de beynim sürçtü, ağzım açık kaldı. Minibüs şoförü muhtemelen aynadan beni görmüş olacak ki, "Nebçim konuştu lan bu herif yaaa, di mi abla?" diyerek onayımı almaya çalıştı. "İniyim" ben dedim.

No comments:

Post a Comment